Varis hastalığı ve çoğu zaman altında bulunan venöz kapakçık yetersizliği hastalığı zamanında ve yeterli oranda tedavi edilmezse ilerleyip kronikleşir. Bu durumda hastalığın tedavisi zorlaşır, karmaşıklaşır. Erken tanı ve zamanında doğru ellerde yapılan tedavinin önemi bu nedenle çok büyüktür. Bu işin ihtisasını yapmış olan kalp damar cerrahları bazı hastaları ilaç ve egzersiz önerileri ile takip edecek, bazılarını skleroterapi, köpük ile bazılarını lazer veya radyofrekansla, yapıştırma ile tedavi edecek veya artık nadir de olsa gereken hastalarda cerrahi yöntemlere başvuracaktır. Önemli olan her hastaya uygun tedavi seçeneğinin seçilmesi ve doğru tecrübe ile uygulanmasıdır.
Varis hastalığı tedavisiz kalıp kronikleştiği zaman bacak dolaşımı yavaş olan bu toplardamarlarda kan birikiminin sürekli hale gelmesiyle basınç yükselecek ve bunun neticesinde çevre dokularda değişiklikler ortaya çıkacak , ciltte renk değişimi ve kalınlaşma ile bu bölgedeki cildin beslenme bozukluğu, ödemlenmesi, incelmesi ile zaman içinde venöz staz ülseri adı verilen yaralar çıkacaktır. Bu hastalığın en ileri formudur. Bu yaraların iyileşmesi çok güçtür. İyileşse bile tekrarlama olasılığı vardır.
Tam bir iyileşme sağlanabilmesi için yara tedavisi ile birlikte altta yatan toplardamar yetmezliğinin de tedavi edilmesi gereklidir. Tek başına pansuman ve yara bakımı ile köklü bir tedavi elde etmek mümkün değildir.
Ayakta ülser yapan başka hastalıklar da vardır. Atardamar darlıkları, şeker hastalığı ve bazı ortopedik, nörolojik hastalıklar da ayak yarasına neden olabilir.
Venöz yaralar parmaklarda pek görülmez , daha çok ayak bileği ile onun biraz üzerinde bacak kısmında yer alırlar.
Yaralar kırmızı, akıntılıdır ve etrafındaki cilt kalın ve kahverengidir.
Tedaviyi 3 kısma ayırabiliriz:
1- Altta yatan sebebe yönelik tedavi: Eğer yara toplardamar yetersizliğine bağlı ise (derin, yüzeyel veya perforan) ona yönelik lazer, radyofrekans veya köpük tedavisi uygulanır. Bazen ülserler daha önce geçirilmiş ve yeterli tedavi edilememiş derin toplardamar tıkanıklığı (DVT: derin ven trombozu) neticesinede de ortaya çıkmış olabilir. Bu durumda altta yatan sebebe müdahale imkanı olmayabilir. sadece diğer tedaviler yardımcı olabilir.
2- Yara Tedavisi: Öncelikle yaranın serumla temizlenmesi ve enfeksiyon kaynağı ölü dokulardan kurtulmak (debridman) gereklidir. hasta acı duymaz, işleme canlı dokular ortaya çıkıncaya kadar devam edilmelidir. Ardından kuru bir pansumanla ve birkaç kat olan özel bandajlarla sarılır.
Yara iyileşmesinde oksijen, ozon terapileri yanında son yıllarda kullanım alanı genişleyen PRP ( Platelet Rich Plasma ) tedavisi de kullanılmaktadır.
Yara iyileşmesinde oksijen, ozon terapileri yanında son yıllarda kullanım alanı genişleyen PRP ( Platelet Rinch Plasma ) tedavisi de kullanılmaktadır.
3- Önleyici tedavi: Tüm tedavilere rağmen yaranın tekrarlama ihtimali mevcuttur. Bu nedenle iyileşme sonrası, koruyucu tedaviye uyulması gereklidir. Bu amaçla ilaç, varis çorabı, egzersiz kullanılmaktadır. Hastaya bu konuda eğitim verilir ve bu talimatlara dikkat ettiği taktirde aynı sıkıntıları bir daha yaşamaz.
İlk aşamalardan itibaren hastaya enfeksiyonu varsa antibiotik ve kronik toplardamar yetersizliğine yönelik , ödem çözülmesini ve cilt komplikasyonlarını önlemek açaçlı ilaçlar kullandırılır. Hastaya prp uygulanacaksa antienflamatuar ağrı kesiciler kullandırıllmamalıdır.
VENÖZ (ÜLSER) YARA TEDAVİSİNDE PRP (Platelet Rich Plasma: Trombositten zengin Plazma):
Trombositler kanın içinde bulunan pıhtılaşma ve yara iyileşmesinden sorumlu olan hücrelerdir. PRP tedavisi ile hasarlı doku bölgesine normal kan akımı ile gelenden 2-4 kat fazla miktarda trombosit verilerek doku iyileşmesi, yenilenmesi hızlandırılmaktadır. Bu trombositlerin içinde bulunan salgılar yeni doku oluşumunu, damar oluşumunu hızlandıracak uyaranları vermektedir.
Bu işlem için hastadan 10 cc kadar kan alınarak, santrifüj cihazında işlemden geçirilmekte ve trombositler ayrıştırılarak hastalıklı bölgeye uygulanmaktadır. İşlem öncesi yaradaki ölü dokular temizlenmekte ve canlı dokular uyarılmakta ardından ayrıştırılmış olan trombositler hasta bölgenin etrafına iğneyle zerk edilmektedir. Ağrılı olmayan, hastaya zarar vermeyen, kendi kanından elde edilen bir ürün olduğundan allerji yapmayan bir uygulamadır. uygulama sonrası hasta günlük işlerine dönebilir. Hastalığın yaygınlığına göre seans sayısı değişmekle birlikte 2-4 haftada bir yapmak gerekmektedir.